BAYKAR Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar'dan Habertürk TV'e açıklamalar
30 Ağustos 2022 12:14
Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar Habertürk TV'de Açık ve Net'te Kübra Par'ın sorularını yanıtladı. Bu yıl Samsun'da düzenlenen TEKNOFEST alanında gerçekleşen programda konuşan Bayraktar, savunma sanayi gündeminin en çok konuları arasında gelen KIZILELMA uçağıyla ilgili olarak şunları söyledi:
KIZILELMA az radar görünürlük özelliğiyle tasarlandı. Mühimmat istasyonlarını içeri alabilecek şekilde tasarlandı. Kanatlarda ve gövde altında mühimmat taşıyabiliyor. Hedefimiz kısa pistli gemilere inip, kalkabilecek evsafta. İniş ve kalkış sırasında çok büyük sarfediyor. Çok kısa uçmasına neden oluyor. F-35'de böyle. KIZILELMA'yı tasarlarken Anadolu dediğimiz gemiye inip kalkabilecek evsafta bir aurodinamiğe sahip.
Bayraktar devamla şunları söyledi:
TEKNOFEST ilk yılından itibaren fırtına gibi esip geçiyor, hepimizi coşturuyor. 6. TEKNOFEST'i düzenliyoruz. İlk yıllarında savunma sanayi ürünleriyle millileşme vizyonu kapsamında tam bağımsız Türkiye için ürünleri sergiledik. Gayret edilirse, inanılırsa, öğrenilmiş çaresizlikten kurtulunursa bizim insanımız da bu teknolojileri geliştirebiliyor. Dünyada tüm teknolojiler savunma sanayinden kurulmuş. İnternet teknolojisi öncelikle savunma sanayi için geliştiriliyor, sonra sivil alanda gelişiyor. Türkiye bütün dünyaya savunma sanayindeki dönüşümünü aşağı yukarı ispatladı. SİHA'larımız tüm dünyada konuşuluyor. Onlara takılan akıllı mühimmatlar milli olarak geliştiriliyor. Bunlar Türk mühendislerinin eseri. Hemen yanımda KIZILELMA var. Türkiye'nin ilk insansız savaş uçağı. Uçacak ikinci prototipi geldi. Toplumla buluştuktan sonra o da ilk uçuşu için gün sayıyor. Biz bu teknolojileri geliştirmekte kalmayıp, üretip, sahada çok başarılı şekilde tüm dünyanın göreceği şekilde, hatta gün geçmiyor ki dünyanın basınında konu oluyor bu sanayinin başarası. Ama biz diyoruz ki bu yetmez. Tam bağımsızlığı, müreffeh olmayı düşündüğünüzde, burada edinilen birikimlerin diğer sivil alanlara yayılması gerekiyor. İşte TEKNOFEST'te bu var.
"ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK DUYGUSU ESKİYE DAYANIYOR"
Türk SİHA'ları adeta İsviçre saati gibi dünyaya nam salmış durumda. Marşlar yazılıyor, halklar bu uçakları satın alabilmek için para topluyorlar, Ukrayna'ya bağışlamak için. Bu hikâye nasıl başarılı olabildi? Bence soruyu tam tersinden sormak gerekir; neden yüzyıllardır biz farklı alanlarda başarılı olabileceğimize inandık ama bir teknoloji girişiminin dünyaya nam salacağına inanmadık. Mesela futbol, kebap olsaydı başarılı olabileceğine inanabiliyoruz. Ama böyle bir şey olunca özellikle öğrenilmiş çaresizlik dediğimiz duygu çok eskiye dayanıyor. Medeniyetimizin bilimle, teknoloji ile bağını koparmasıyla ilintili bir şey. Zeminde asla başarabileceğine duyulan inanç olmazsa birisi başarsa bile onu sorgulanabilir hale getiriyor. Dünyada aşıyı da bir çift karı koca bilim insanı buldu. Böyle bir başarı hikâyesi Türkiye'den çıkmış olsaydı epey bir sorgulanırdı. Bunu kırmak, öğrenilmiş çaresizliği yıkmak birinci ve en önemli adımı. Bizler de bunu yaşadık. Mesela akıllı uçan arabalar. Başkası söylediği zaman yüzbinlerce dolar yatırım alıyor. Bizden biri söylediğinde dalga geçilebiliyor.
"BAĞIMSIZLIK TEKNOLOJİYİ GELİŞTİRMEKTEN GEÇİYOR"
Başarının yolu bir ama siz önündeki engelleri kaldırmadığınız sürece akamete uğraması çok kolay her bir serüvenin. Cumhuriyetin ilk yıllarına bakıyoruz havacılıkta. Ciddi bir atılım görüyorsunuz. 1950'lere varıncaya kadar hepsinin yok olduğunu görüyorsunuz. Çok acı gerçeklerle karşılaşıyoruz. Elbette bir kısmı toplumla alakalı. Tam bağımsızlık, müreffeh olmanın yolu teknolojiyi geliştirmekten geçtiğini biliyoruz. Tüm toplumun buna inanması gerekiyor. Nasıl ki futbol şampiyonasında başaracağımıza inanıyorsak, aynı şekilde bu mesele de bu kadar hayati. İnanmak yetmiyor. İnanmak için bir şeylerin olması gerekiyor. Bir kere kültürel dünyamızda bir yeri olması gerekiyor. Biz TEKNOFEST'te bu dönüşümü sağlamaya çalışıyoruz. İnsanlar kendi geleceği, çocuklarının, torunlarının için bunun çok önemli olduğunun farkında. Bugün 110 bin ziyaretçi geldi. Alan çok coşkuluydu bugün.
"UÇAN MOBİLİTELER HAYATIMIZA GİRECEK"
Baykar eski bir kurum. Rahmetli babam Özdemir Bayraktar'ın hassas makina parçaları imal etmek için kurduğu ufak girişim olarak başlayıp, müessese haline getirdiği, 2000'li yıllardan itibaren benim uzmanlık alanımla alakalı, ağabeyim Haluk Bayraktar'ın katılmasıyla birlikte İHA'ya yönelmesiyle başlıyor. 2003'de çalışmaya başlıyoruz. 2005'te Türkiye'nin ilk robot uçağı. Sonrasında adım adım bu serüven 6 kilodan 6 tona. Yurt dışından ihracat sözleşmeleri imzalandı. Bayraktar en fazla ülkeye ihraç edilen, hakkında marşlar yazılan, tarihte görülmeyecek şekilde bağış toplayarak, ismini vererek aldığı bir sistem. Bütün yüksek teknoloji savunma sanayinde geliştiği gibi sivil alanlara döndüğünüzde etkisi çok daha büyük oluyor. Bu teknolojinin ilerisi, hayatımızda farklı alanlarda teknolojik paradigma dönüşümü yakalanacak. 5-15 sene içerisinde sadece uçan taksiyi görmeyeceğiz. Şu anda dronelar zirai ilaçlamada. yangın tespitte kullanılıyor. Çekim vs. gibi işlerde droneların faydasını biliyoruz. Kargo dronelarını, cam silen droneları göreceğiz. Uçan akıllı mobilite bu cihazlar akıllı hale geldiğinde hayatımıza girecek.
"SAVUNMA SANAYİNDE KABUĞUMUZU HENÜZ KIRDIK"
Bizim hikayemizde yarın yarışlarına bugünden hazırlanmak var. Dünya liderlerini hedeflemek. Elbette hedeflemek o yolda ona yakın bir yere varabilesiniz. Bizim daha çok uçan drone taksilere, uçan mobilitiye ilişkin teknolojilerin bir anlamda nirvanası, son noktası gibi gördüğümüz yer orası. Şu anda KIZILELMA için geliştirdiğimiz yüksek otonomi, yapay zeka teknolojisini geliştirmek için. Biz kendi alanımıza yönelik olarak akıllı otonomiyi bu tarz uçan hava araçları için geliştiriyoruz. Yapay zeka dediğimizde geçmişte akıllı algoritma dediğimiz şeylere artık yapay zeka deniyor. Türkiye özellikle en gelişmiş devletlerle kıyaslayacak olursak oralara göre Çin, ABD, Avrupa'nın bazı ülkelere göre kıyaslayacaksak onlar çok büyük kaynaklar ayırıyorlar bilimsel ve akademik düzeydi. Bütününü düşenecek olursak daha ileri düzeyde olması gerektiğini düşünüyorum. Bizim daha sınırlı kaynaklarımız var, akıllı hareket etmemiz gerekiyor. Savunma sanayide kabuğunu henüz kırmışız. Daha sivil alanlara taşıyor bu başarısını. Elbette daha yolumuz var. Çok çok iyiyiz de, çok kötüyüz de diyemem. Bazı alanlarda durumumuz çok iyi.
"TÜRKİYE BU YATIĞI PROTOTİPTE İLK DÖRTTE"
Dünyada 4-5 farklı ülkeden çalışmış prototip var. Geliştirme aşamasında olan, henüz ürün olmamış, denemelerinde ileri düzeyde ilerlenmiş platformlar var. Bizim KIZILELMA hedefimiz neredeyse ilk İHA'ya başladığımız 2003'ten beri var. 6 kiloluk mini robot uçakla başladık. Malazgirt helikopter İHA'yı yaptık. Sonra Bayraktar'ın ilk prototipini uçurduk. Türkiye'nin İsrail'den, ABD'den aldığı araçlar otomatik inip kalkmıyordu. Bizim yaptığımız otomatik inip kalkıyor. Sonra büyük harekatlar büyük başarılar. 2019'da AKINCI uçtu, o altı ton. Bütün bunları yapabildikten sonra KIZILELMA'yı yapabildik. ABD, Çin, Rusya'nın çalışmaları var. Rusya İHA'larda bizim kadar ileri değil. İnsanların geleceği insansız savaş uçakları. Rusların denemelerini yaptığı prototipi var. Dünyada iki veya üç ülke var diyebiliriz. Türkiye bu yaptığı prototiple ilk 4'te.
"DÜNYA SİHA'LARI 'TÜRK ORDULARI KAZANDI' DİYE DUYURDU"
İnsansız hava araçlarının her birinin yaptığı farklı. Aynı otomotivde olduğu gibi. Özellikle insansız hava araçlarının asıl yaptığı şey, insanı platformdan ayırarak kuvvet çarpanı oluşturmak. İnsan çok kıymetli tehlikenin içine atılamayacak kadar. Savaş uçaklarını düşünelim, hava aracı kıymetli, pilot daha da kıymetli. Kaybetme, esir düşme ihtimali var. Bir sistemi pilottan bağımsız çalıştırabildiğinizde büyük bir kuvvet çarpanı elde ediyorsunuz. Hava araçları büyüdükçe irtifaları, yaptığı görevler biraz daha genişliyor. İnsansız savaş uçakları baktığınızda bugün geleceğin trendi olan bütün bu muharebe sahasında özellikle TSK'nın da önünü çektiği bir paradigma değişiminin ifadesi. Geleceğin muhaberesi insansız hava uçakları ile olacak. 5. nesil insansız hava uçaklarına geçecek henüz üretilmesi de işin geleceği burada olduğunda, bugünden bu alana çalışmak. Bundan 15 sene öncesini düşünün, onunla varabileceğiniz yer her ne kadar çok daha sınırlı görünse de sonrasında varacağınız yeri düşündüğünüzde bugün SİHA'larla kazanılan savaşı dünya 'Türk orduları kazandı' diye gördü, Karabağ'da yapılanlarla ilgili. Mevcut muhabere sahasında konvansiyonel silahları düşünün. Siz bir yenilik yapıp bir anlamda oyunun kuralını değiştiriyorsunuz. Bundan 20 yıl önce uydu telefonları vardı. Sonrasında mobil telefonlar geldi. Sonra telefonlar ufaldı. Bundan 20 sene önce cep telefonları büyüktü. Hepimizin elinde artık akıllı telefonlar var, defter gibi büyük. Bunlar artık telefondan öte akıllı cihaz. Belki 5. nesil; savaş araçları kadar hızlı olmayabilirler, insansız, akıllı olmaları.
"KIZILELMA EN HIZLI, EN KIVRAK OLANI"
Bizim ürettiğimiz İHA'lar bu başarıları sağlarken öyle çok yüksek hızlarda uçmadılar. Havacılığı keskin manevra, hızlı uçuş olarak düşünecek olsanız, aslında uçak olarak çok büyük önemi yok. Buradaki cep telefonu bakmak gibi oluyor. Diğer yaptığı işler bunu önemli kılıyor. Bizim İHA'lar böyle. Uçak olarak baktığınızda çok kıymeti yok. KIZILELMA en hızlı, en kıvrak olanı aslında. Son nesil radarlarla donattığınızda, Türk savunma sanayi bu gibi radarları üretir hale geldi. Son nesil seyir füzeleri, havadan havaya füzelerini geliştirir halde. Bu silahlarla entegre edildiğinde yeni teknolojilerde 5. nesil savaş uçağı ile uçağı düşürecek bir hale gelebiliyor. Karşınızda 5. nesil savaş uçağı var, üzerinde 4 tane muhimmat var, fiyatı İHA'ya göre çok daha pahalı. 3 mühimmatı attığını düşünün. Siz sürüler içinde uçan SİHA'larla çok kuvvetli silahlara karşı büyük üstünlük kurdunuz. Kamikaze droneları maliyetleri çok daha düşük uçaklar ama çok pahalı uçakları etkisiz hale getirdi.
"5. NESİLLERE KARŞI ÜSTÜNLÜK SAĞLAMANIZ MÜMKÜN"
Ufacık mühimmatlarla sürüler halinde uçan SİHA'larımız Suriye'de, Azerbaycan'da çok başarılı sonuçlar aldı. Bu beklenmeyen bir şeydi. Evet bugün belki hemen üstünlük sağlayamayabilirsiniz. Ama gelecek burada olduğunda, 5. nesillere karşı üstünlük sağlamanız mümkün. Burada asıl mesele yeniliği sürekli kılmak. Bugün F-35'i yapmaya kalksak. Siz onu yapana kadar dünyada başka güçler daha öteye gitmiş olacak. Peşinden gitmek yerine, geleceğin gittiği yere odaklanmak çok daha doğru. Yenilik yaparak konvansiyonel teknolojiyi bir anlamda etkisiz hale getiriyorsunuz.
"KIZILELMA'NIN SES ÜSTÜ VARYANTININ AVANTAJI VAR"
KIZILELMA'nın şimdilik iki ve üç varyant düşünüyoruz. Ses hızını aşan varyantı da olacak. Şu anda sesin üstünde uçmuyorlar. Sesin üzerinde uçtuğunuzda büyük yakıt sarf etmeniz gerekiyor o zaman kısa uçuyorsunuz. KIZELMA'nın ses üstü varyantının da avantajları var ses altı varyantının da. Bu yapacağınız göreve göre değişkenlik gösteriyor. Ses altında daha uzun uçabiliyorsunuz. KIZILELMA az radar görünürlük özelliğiyle tasarlandı. Mühimmat istasyonlarını içeri alabilecek şekilde tasarlandı. Kanatlarda ve gövde altında mühimmat taşıyabiliyor. Hedefimiz kısa pistli gemilere inip, kalkabilecek evsafta. İniş ve kalkış sırasında çok büyük sarfediyor. Çok kısa uçmasına neden oluyor. F-35'de böyle. KIZILELMA'yı tasarlarken Anadolu dediğimiz gemiye inip kalkabilecek evsafta bir aurodinamiğe sahip.
"İYİ Kİ BİZE AMBARGO KOYMUŞLAR"
Azerbaycan-Karabağa muharebesi sırasında kullandığımız kameralardan bir tanesi Kanada'dan. ASELSAN'ın da ürettiği yerli kameramız vardı. Azerbaycan muhaberesi sırasında ambargo koyduklarını açıkladılar. Türkiye'nin SİHA serüveninde de benzer durum sözkonusu. İyi ki ambargo koymuşlar. Lüks bir arabayla biraz daha az lüks arabanın kıyaslaması gibi. Herkes o lüks arabayı tercih ediyor. Aynı işi gören kamera olduğunda sözkonusu, çözünürlüğü aynı. Biraz daha bazı özellikleri farklı. Daha kaliteli kabiliyetlere sahip, içinde birçok kamera var. Kanada ambargo koyduğunu açıkladı. Yerli kamera hazırdı. Entegrasyonu tamamlamıştı. Bu sefer ASELSAN kamerası kullanılmaya başladı. Kanada'nın ambargosuna adeta sevinen yerli basından adeta sevinenleri gördük. Ben de sosyal medyadan şöyle bir beyanatta bulundum; biz şu anda SİHA'larımızı bütün uçuş bilgisayarlarından elektronik yazılımını kendimiz üretiyoruz. Yerli kameramız var, entegre etmeye birkaç sene önce başlamıştık. Yerli kamerayla beraber veririz öyle uçar. Bu zincirde değişen bir şey olmayacaktı.
"BİRİLERİ ALAYA ALMAYA BAŞLAMIŞLARDI"
Yarın Kanada'nın acil SİHA ihtiyacı olursa, biz SİHA vermeyecek olursak problem olabilir dedik. Mesajı yayınladıktan 1 yıl sonra Kanada halkı Bayraktar TB2 SİHA almak üzere bağış toplamaya başladı. Bu da kaderin cilvesi. O mesajı verdiğimizde yine birileri hafife, alaya almaya başlamıştı. Anladığım kadarıyla bu fikirlerin geleneği çok geçmişe dayanıyor. Takuyiddin'in rasathanesini yıktıran kimdi? Bu uzay gözlemini bürokrat birileri veya fısıltı gazetesi diyelim o dönemin, padişahın aklına giriyor ve rasathanemizden oluyoruz. Bir taassup rasathaneyi yıkıyor. Tarihin bu şekilde akması problem. Vecihi Hürkuş aslında çok kahraman insan. Azerbaycan'da Nargin adasından kaçıp kurtuluyor. Türkiye'de kendi uçağını yapıyor. Ne zamanki uçacak oluyor 'Bize sormadan uçamazsın' diyorlar. Uçunca 'Sen bize sormadan uçtun, hangi sertifikayla uçtun' diye ceza kesiliyor.
"LİDERİN DESTEKLEDİĞİ PROJE TEPETAKLAK GİTMİŞ"
Biz televizyonda Vecihi'yi nasıl tanıdık? Ağzında gül olan, dalga geçilen bir figür. Bir tarafta resmedilen Vecihi ile gerçek Vecihi arasında dünya kadar fark var. Biz de geliştirdiğimizde birileri sevinmek yerine sadece çamur atmaya kalkışıyorlar. Bir anlamda ben buna taassup da diyorum. Taassup aşağı yukarı tam da böyle bir şey. Kendinden olanı hor görme, her yeniliğe karşı çıkma. Sadece çamur atma. Bazen siyasi saikler, hesaplar da oluyor. O hırslarına yenik düşüp, farklı ajandalarla baltalama veya bazen dış mihraklar da deniyor. Devrim otomobiline bakıyorsunuz. Birileri bunu öyle harlamışlar ki, arabaya benzin koyulamaması bütün projenin akamete uğramasına sebep olmuş. Projenin arkasında duran isim dönemin en güçlü liderinin ismi. Onun desteklediği proje bile tepetaklak devrilip gitmiş.
"TEKNOFEST BÜYÜK COŞKUYLA KUTLANIYOR"
İHA projelerine destek yüzde 65-70 dediniz. Dünyanın herhangi bir gelişmiş veya az gelişmiş ülkesinde, SİHA'ların kullanıldığı ülkelerde Bayraktar TB2'ler. O ülkede kendi milli İHA'larıyla ilgili bir araştırma yapsanız belki de yüzde 100 çıkar. Bu anlaşılabilir bir şey mi? Ben kamuoyu araştırmasının biraz daha yanlı olduğunu düşünürüm. Bence Türkiye'de oran daha yüksektir. Bunlar Türkiye'nin bağımsızlığı, egemenliği için kullanıyor. Bütün dünya övgüyle bahsediliyor. Azerbaycan'da bana, ağabeyime, rahmetli babama devlet nişanı verildi. Türkiye'de de birilerinin algıyı bulandırmasıyla, yüzde 65-70'lerde kalıyor. Bu teknolojik tekamül konusu. Demek ki biz halen daha eğer bu araştırma sonucu doğıruysa, biz burada çok büyük coşkuyla TEKNOFEST'in kutlandığını görüyoruz. Bu oran doğruysa demek ki bizim çok işimiz var.
"SİHA'LARI DIŞARIDAN ALMIŞ OLSAYDIK..."
Bu projelerle alakalı mevcut siyasi iktidarın da bir gevşemesi olacak olursa ciddi akamete uğrama riski, dünyadaki liderliğini kaybetme riski olmakla birlikte en ufak değişiklik, farklı ajandalarla yapılmış eylemlerin her biri bu projeleri yok etmeye yeter. Arka tarafta AKINCI var, içinde onbinlerce parçadan oluşan birçok bilgisayar, onbinlerce elektronik bileşen var. 20 senelik birikimimizi ortaya koyduk. Uçak milyonlarca satır yazılımla oluşan zincir. Bu bir mücadele. Mücadeleyi kıymetli kılan da bu gibi engellerdir. Diğer türlü olmuş olsa medeniyetimizin mevcut yarışlarda bu kadar geri olmazdı. Türkiye uzay çağında olurdu. Asıl mevzu teknolojiyi en ileri düzeyde üretemeyecek olursak bağımsız olmamız mümkün değil. Hemen komşularımıza bakalım. En yakın komşumuzda neden devlet nişanı veriliyor? Yapılan iş kritik ki bu kadar sahip çıkılıyor? Yıllarca biz terörle mücadele ettik. Bu SİHA'ları dışarıdan almış olsaydık, bu başarıla elde edilecek miydi?
"BU TAASSUBU KÖKÜNDEN KAZIMAMIZ GEREK"
Pandemide bütün dünya aşı arayışına koyuldu. Bu alanda aşıyı bulanlar Türkler oldu. 20 senedir kanser üzerinde çalışan bir teknoloji ile aşıyı buldular. Bir anda konu dünya için önemli hale geldi. Peki daha önce bu aşı teknolojisi Covid-19'da kullanılmamış olsaydı yaptıkları iş önemsiz miydi? 20 senelik gayretleri zaten çok önemliydi. İlla dışarıdan birilerinin söylemesi mi gerekiyor. Bu başka bir şey olsa, ipek halı olsa, tekstil olsa bunu diyebiliyoruz ama maalesef bilim, teknolojide böyle bir özgüven eksikliği olduğundan, taşlar yerinde olmadığından, bir anlamda kültürel yaşamı hakim olan anlayış doğru yerde olmadığından siz bir şey yaptığınızda onu ufacık takozlarla engellemek kolay olduğundan. Bizim çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor. TEKNOFEST'i 2071'e kadar yapıp bu taasubu kökünden kazımamız gerekiyor. Belli kesimler hala iftira ve yalan içinde. Kendi cebimizden çıkan bütün mali yükünü tümüyle üzerimize aldığımız yaptığımız eğitimlerde bunu gördük. Para vererek yaptığınız amiyane tabirle, ben parayı kıymetli görmem, gönüllerin yapabildiği içi parayla yapamazsınız. Bu organizasyonun binlerce gönüllüsü var. Samimi yaklaşım olmadığı sürece, kirli siyasi ajandalarla yaklaşıldığında en güzel iş bile maalesef bir anda yok olup gidebiliyor.
"BİRİLERİNİN AYAĞINA BASILDI"
Üstümüzden seçim kazanılmaya kalkışıldı. O kadar meselede bile ne kadar büyük çarpıtılabileceğini, kirli siyasi ajandalarla nereye çekileceğini net bir şekilde gördük. Mücadelemizde sonuna kadar kararlıyız. Bugüne kadar ettiğimiz gibi. SİHA'ların yapılmasında da çok yaşadık. Türkiye'de savunma sanayinde dışa bağımlılık yüzde 80 düzeyindeydi. Elbette birilerinin ayağına basıldı da bu noktaya geldik. Biz SİHA bile alamıyorduk, elbette birilerinin işine gelmeyecekti bu.
"PARADİGMA DÖNÜŞÜMÜNÜ YAPMAK ZORUNDAYIZ"
Benim daha çok şahıslarla değil yaklaşımla, o düşünceleri besleyen paradigmayla derdim var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile TEKNOFEST de düzenledik. Ama maalesef siyasi hesaplarla yaklaşanlar çamur atmaya devam ettiklerinde orada artık hangi saikle sessiz kalındı bilmiyorum. Ama biz bu işi beraber yürütürken o iftiraların hepsine sessiz kalındı. Spesfik olarak bakacak olursak konuyu kişileştirmeyi sevmem. Daha çok prensiplerden üzerinden konuşmayı ve ona göre mücadele etmeyi doğru bulurum. Bizim bağımsız olabilmemimiz, varolmaya devam edebilmemiz için muhakkak bu paradigma dönüşümünü, toplumsal dip dalga diyoruz, bunu tamamlamak zorundayız. ABD'de ufacık çocuklara uzayla ilgili kompozisyon yarışması açıp, isim dahi verdirebiliyorlar. Biz de bu dönüşümü tamalamak zorundayız. Savunma sanayi bugün büyük oranda Allah'a şükür tüm dünyanın kabul edeceği bir noktaya geldi.
"TOPLUMDA TEKNOFEST'E RAĞBET VAR
Benim rahmetli işyerinde yaşadı. Orada yattı kalktı. Ben bu konulara hayatımı vakfettim. Bu konularda ölene kadar, ülkemiz tam bağımsız, müreffeh olana kadar devam edeceğim. Bizimle birlikte milyonlarca gencimiz yürümeye devam edecek. TEKNOFEST'e olan rağbetten bu toplumun çok kararlı olduğunu görüyorum.
"SAVUNMA SANAYİ KENDİ İÇİNDE DÖNÜŞÜMÜ BAŞARDI"
Daha çok Türkiye savunma sanayi dünya ile rekabet ediyor. Özel sektörde de şunu görüyoruz. Son dönemde özellikle teknoloji girişimcilerin, ufak ekiplerle savunma sanayi alanında teknoloji girişimi gibi adım adım ekiplerini büyüttüğü daha büyük müesseselere dönüştüğü, etkili alt sistemler geliştiğini görüyoruz. Baykar gibi onlarca girişim olacak demektir bu. Elbette Türkiye'nin gerçek manada teknolojik tekamülünün tamamlayabilmesi diğer sivil alanlara bu birikimin aktarılmasıyla olacak. Pandemide devlet ve özel kurumlar bir araya geldi. Tüm dünyaya örnek teşkil edecek solunum cihazı yaptı. Dünyada tedarik problemleri yaşanırken Türkiye neredeyse dünyaya mesaj verircesine o ruhu gördük. Birbirinden tümüyle bağımsız kurumlar biraraya geldi. Binlercesi üretildi. Benzer bir şeyi savunma sanayinde de görüyoruz. Birbirine destek olma durumu. Bütün sistem bir olunca daha güçlü oluyor. Elbette devletin büyük müesseseleri var. ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN gibi. Bizler nasıl hangarda uçağın başında yatıyorsak onlar da teknolojilerinin başında bir evlat gibi yatıyorlar. Çok güzel sonuçlar alıyoruz. Türk savunma sanayi kendi içinde büyük dönüşümü başardı. Bunu muhakkak bizim sağlık alanı ayrıca olabilir, geleceğin teknolojilerine odaklanmak çok önemli. KIZILELMA'da başarılı olacaksa o yüzden olacak. Savunma sanayi eko sisteminin sivil alanlarda faaliyet göstererek çarpan etkisini çok daha güçlendireceğine inanıyorum.
"YILLARIM GÜNEYDOĞU'DA GEÇTİ"
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin muhabere şartlarında en etkin olarak kullanıyor olması önemli. İlk günden beri bu böyle. Sahaya en zorlu koşullara gidip uçakların başında hızlı şekilde eksikliklerini giderdirk, ihtiyacı yerinde gördük. Nasıl olursa karşı teknolojilere üstünlük sağlar? Hep bunun gayreti içinde olduk. Ekibimle birlikte yıllarım Güneydoğu'da muhabere sahasında geçti. Kadın erkek mühendisler birlikte yıllarca çalıştık. Bu sayede sistemler sürekli yenilenerek üstünlük kurdular. Dünyada teknolojik olarak ilk üçe girdiğimizi söylüyorsak TSK da İHA'ları en yüksek düzeyde kullandı. Orada da bir teknolojik dönüşüm yaşandı.
"ABD TÜRKİYE'DEN 100 KAT DAHA FAZLA HARCIYOR"
Bu teknolojileri geliştirirken rahmetli babam bu konuya hayatını adarken, bizler de öyle öncelikle ulusumuzun güvenliği, bağımsızlığı, teknolojik anlamdaki kuşatmayı kırmamız bizim için en büyük öncelikti. Bu teknolojiye ihtiyacınız var, savunma, havacılık teknolojilerine ihtiyacınız var. Yurt dışında araştırma görevlisi iken helikopteri agresif manevralar yaparak düz duvara kondurmaya çalışıyorduk. Bunu yurt dışında çocuklarımız yapıyordu. Ama memlekete gelince bu çalışmalar olmuyordu. Bizim bağımsızlığımız için bu teknolojilere sahip olmamız savunma sanayi ve sivil anlamda kritik iken, bir taraftan bizim orada yaptığımız çalışmalaın yüzde 95'i yurt dışından gelen parçalarla oluyordu. Bütün projelerin fonları ABD'nin savunma fonlarından geliyordu. Dünyaya baktığımızda öyle bir orantısız durum var ki, bir ülke, süper güç, ABD, dünyanın geri kalanın hepsinden daha fazla silah üretiyor, buna para veriyor, kaynak ayırıyor. Türkiye'nin savunma harcamaları bu kıyasla çok düşük. Diğer tarafta Türkiye'nin 100 katı harcanıyor. Türkiye savunma sanayinde büyük paralar harcayarak bunu yapmadı, sadece potansiyeli açığa çıkardı. Bugün bağımlılık yüzde 30'lara düşmüş. Daha az para harcarayarak vizyon değişikliğiyle. İlk ambargolar olmasaydı belki biz dışarıdan almaya devam edecektik. Çok daha pahalıya alacaktınız aslında. Bazen yerlisi yapılmasın diye dönemsel olarak fiyatlar indiriliyor. Dünya genelinde savaş ekonomisi konuşulduğunda orantısız güçlerin oluşturulduğu savaş ekonomisi tahlil ediliyor. Aslında ona bakılması gerekiyor. Türkiye öyle büyük kaynaklar ayırmıyor.
"ASIL İNİSİYATİF DEVLETİN KENDİSİNDE"
Kime satıp, satmayacağımıza devletten izin almamız gerekiyor. Ondan sonra satmayacağımıza karar veriyoruz. İzin almadan asla satış gerçekleşmiyor. Satabilme hakkına devlet karar veriyor, sonrasında satıp, satmamaya karar veriyoruz. Bizim karar verdiğimiz husus satmamak üzerine oluyor, satış izni var ama satmıyoruz. Bazen ürününüz pahalı veya uygun bulunmayabilir. Elbette dolaylı yoldan bir sorumluluğumuz teknolojinin nasıl kullanıldığı ile alakalı bizim de var. En nihayetinde biz kullanmıyoruz. Asıl inisiyatif devletin kendisinde.
"ALÇAK YÖRÜNGE UYDU PROJEMİZ VAR"
Nasıl ki göklerine hakim olamayan uluslar kendi vatanlarını koruyamazlar. Kurtuluş Savaşı'nın 100. yıldönümünü idrak ediyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi 'istikbal göklerdedir' sözüyle, uzay alanlarına hükmedemeyen milletler yine haklarını, menfaatlarını koruyamazlar. Biz de elbette İHA'lardan elde ettiğimiz donanımla ve birikimle uzay alanıyla alakalı da bir girişim kurduk. Bir mühendislik ekibiyle çalışmaya başladık. Birkaç projemiz var. Alçak yörünge uydu projemiz var. Haberleşme ağı ve internet için de kullanılıyor. Dünyada birkaç servis sağlayıcı binlerce uydu gönderdi. TÜBİTAK'ın geliştirdiği uydular çok daha uzak yörüngelere gidiyor. Benim bahsettiğim yer yüzüne çok daha yakın dönen uydular. Bu alanda bir çalışma yapmayı düşünüyoruz.
"HENÜZ YAPILMAMIŞ BİR ŞEYİ DÜŞÜNÜYORUZ"
Bunun yanında fırlatma teknolojisinde dünyada büyük aşama kaydedildi. Bir anlamda uzay otobüsü diyelim buna. O otobüsle bir sürü uyduyu uzaya çıkartıyorsunuz. Uzaya çıkardıktan sonra otogara götürüyorsunuz, o arada minibüsler yok, o alanda çalışma yapmayı hedefliyoruz. Henüz yapılmamış bir şey üzerinden. Bu alanda Fergani isimli bir gelişim kurduk. Fergani ismi Özbekistanlı bir alim. Uzay bilimcisi. Kendi döneminde önemli buluşlara imza atmış. Uçan arabanın ön prototipe Cezeri ismi vermiştik. Şırnak, Cizre'de yaşamış. Buradaki binlerce robotikçi, yazılımcı genç kardeşiminin bir anlamda hocası oluyor. Biz biraz daha kendimize benzemek istiyoruz. Türkiye'nin Cezerisi, Aziz Sancarı olmak, Ferganisi olmak bizler için daha makbul. Kendi medeniyetimizin güçlü köklerinden beslenerek bu yürüyüşümüzü sürdürmek istiyoruz.
"KÖKLERİMİZDEN BESLENEREK YÜRÜMEK İSTİYORUZ"
TEKNOFEST'in bıraktığı en büyük iz milli teknoloji hamlesi için toplumsal seferberliğe ait dip dalga, dönüşüm rüzgarı. Burayı ziyaret ettikten sonra hepimizde uyanan duygu; bizler insanımıza inanırsak, azami gayreti gösterirsek insanlık ve insanımız için yüksek teknolojiyi geliştirmeliyiz. Biz TEKNOFEST Kalıcı Yüzler Komisyonu'nu kurduk. Şehirde bilim merkezlerinin açılmasını, Gaziantep'te 5 adet açıldı. Bir anlamda TEKNOFEST'in izleri bu. Derin teknoloji, temel bilimlerine dayanan teknolojinin çıkması daha yüksek katma değerli ürünlere ulaşılmasını sağlayacağından bu gibi faaliyetlerde bulunuyoruz. Ufak yaşta çocukları yüksek teknoloji, temel birimlerle alakalı alanları sevmelerini sağlayan eğitim metodolojisi. 81 ilde DENEYAP atölyeleri var. Biz oraya eğitim desteği veriyoruz. Dünya devlerinin hepsinin ufacık girişimlerden çıktığını görüyoruz. Bu anlamda da TEKNOFEST girişim merkezleri kurulmasını hedefliyor. Aynı zamanda bir girişim zirvesi bulunuyor.
"TEKNOFEST BUNU SÖYLETTİ"
Özellikle hem yarışmacı arkadaşlarla kendim bire bir sorarak öğrenmek yoluna gittim. TEKNOFEST yarışmalarında şunu gördük. İlk yıl roket yarışmasıydı. Dünyada bir ABD'de bir bizde yapılıyor. 1 yıl boyunca çocukla roket tasarlıyor. İlk yıl hedefiniz nedir diye sorduğumda, bir mühendislik kurumunda çalışmayı hedefliyorum diyorlardı. Son yıllara geldikçe 'ben kendi girişimimi kurup, dünyada lider olacağım' deniyordu. Bunu duymak beni çok mutlu ediyor. Bir olmaz da iki olur, beş olmaz da on olur. Bu duygunun varlığı 'ben kendi alanımda çalışacağım' demeleri bizler için çok önemliydi. TEKNOFEST bunu söyletti. Yıldan yıla bu yarışmalara olan ilgiden de bunu gözlemliyoruz.
"PANDEMİDE BİYOTEKNOLOJİNİN ZAYIF OLDUĞU GÖRÜLDÜ"
Girişim eko sisteminin silikon vadisinde de olduğu gibi daha çok e ticaret veya ticari olan girişimler üzerinden büyümesi dünyada eleştirildiği gibi uzun vadede şöyle sonuçlar doğurabildiğini görüyoruz; teknoloji girişimleri sayesendi hayatı kolaylaştıran uygulamalara kavuştu dünya. Mesela pandemiyle birlikte şu ortaya çıktı, bir virüsün ilacını bulmada çok geciktik. Antiviral ilaçlar çok yavaş ilerliyor. Dünyanın büyük beyin gücü çabuk para kazanılan alanlarına yöneliyor. Oyun teknolojileri gibi. Şayet eğitim için yapılıyorsa bu çok güzel. Bu gibi teknolojileri geliştirmenin en nihayetinde alternatifi bir anlamda insanlığın faydasına olacak bir kazançtan mahrum bırakılmış oluyoruz. Pandemide biyoteknolojinin zayıf olduğunu dünya gördü. Girişim ekosistemi aslında büyüdü ama derin teknoloji alanlarına yönelmesinin ve kısa vadede ticari hedefler gözetmemesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Elbette burada devlet desteğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye'deki sanayici ve sermaye yapısına baktığınızda kolay kolay bu alanlara yönelecek kültürün, yerleşik entelektüel anlayışın olmadığını görüyoruz. İş kimlere kalıyor? Bu yarışmalara başvuran gençlere kalıyor. Bu gençlerin eko sistemlerini büyüterek daha derinlemesine olan teknolojilere alanlara destek gerektiğini düşünüyorum.
"BİNLERCE İNSAN ÜCRETSİZ ÇALIŞIYOR"
Yurt dışına mühendislerin gitmesi çok eski soru. İnsanlar şöyle bir yanılgıya düşüyor. İnsanları motive eden şeyin büyük paralar olduğu düşünülüyor. Aslında motive eden şey amaçlar. Dünyanın en prestijli kurumlarında çalışan insanlar açık kaynaklı platformlar oluşturuyorlar. Kendini o işe vakfediyor. Açık kaynaklı işletim sistemleri. Binlerce insan biraraya geliyor ve böyle ücretsiz, bedelsiz çalışıyorlar. Aslında önemli olanın yüksek maaşlar değil de, projenin çıktılarına, müessesenin hedeflerine olan inancın yattığını görüyoruz. Biz kendi teknik alanıyla sınava tabi tutuyoruz. Liyakat hususu en tepede oluyor. Tam bir etik ve ahlaki usülle çalışıyor. Baykar'a herhangi yaşam tarzıyla alakalı giremezsin kısıtıyla yok. Kimse yalanıyla Baykar'ın kapısından içeri giremez.
"MEMLETİMİZİ VE ULUSUNU SEVMESİ GEREKİYOR"
Hep daha üst perdeden, daha üst doğrular, inançlar ve ahlak üzerinden meseleye baktık. Milli güvenliği ilgilendiren konuyla alakalı çalışıyoruz. Elbette bizimle yol yürüyen arkadaşımızın memleketimizi, ulusumuzu sevmesi gerekiyor. Bunun dışında başka bir ayrım gözetilmiyor. Başörtülü genç mühendis kadın arkadaşlarımız da var, başı açık liberal hayat görüşlerine sahip arkadaşlarımız da var. Asla böyle şeyler bizde konuşulmaz. Ben bunu öğrenciyken ABD'de de görmüştür. Bir yanda Hindu, bir yanda kippa, bir Fransız, bir Tayvan'lı, bir Türk hepimiz aynı şartlarda çalıştık. Kimse de birbiriyle kavga etmeden, tartışmadan gayet labaratuvarın hedefleri doğrultusunda bilimsel araştırma yaptık. Biz Baykar'da böyle bir ortam oluşturduk. İHA'mızda başı örtülü insanla, uzun sakalı olan insanın projeye tam manasıyla inandığında, gayretinde eksik olmadığında bu projeleri engelleyecek bilimsel olarak baktığımızda bir eksik olmadığını gördük. Tersine birleştirici, motive olmuş, ülkesine insanlığa faydalı olabilecek insanları biraraya getirmiş oluyorsunuz. Şu andaki kutuplaşma çok eskiden beri gelen bir yaklaşım.TEKNOFEST 2023'de inşallah yeniden İstanbul'da olacak. Tabii yurt dışından TEKNOFEST'i düzenlemek isteyen ülkeler var. Endonezya, Özbekistan, Ukrayna inşallah bu ülkelerde düzenlemeyi hayal ediyoruz.
"KANSER VE GENETİK ALANINDA DA ÇALIŞACAĞIZ"
Türkiye'nin çip tasarım kabiliyetine sahip olması önemli. TÜBİTAK ve bildiğim kadarıyla ASELSAN'ın üretim ve tasarım tesisleri var. Ağırlık merkezi daha çok Uzak Asya'da. Tek başına üretim de yetmediği gibi tasarım da yeterli olmuyor. Bunlar uzun yıllar içinde kazanılmış büyük birikimler. Bu alanlarla alakalı radar çipi gibi daha kolay yol alınabileceğine inanıyorum. Biz TEKNOFEST'te çip tasarım yarışması düzenledik. Can Sağlığı Vakfı adında bir vakıf kurduk. Psikiyatri ve kanser alanında genetik araştırmalar yapmak. Bu alanda sosyal toplumsal, anne şefkatiyle toplumsal destek sunmak. Bir yandan da bilimsel araştırma yapmak. Baktığımızda 50 çocuktan birinin otistik olabileceğini görüyoruz. Bunun özellikle farkındalık yaratmak, sosyal imkanlar oluşturmak, araştırma yapmak üzere çalışmaya başladık. Henüz yeni kurulmuş vakıf. Bundan sonraki hedefimiz kanser, onkoloji ve genetik alanında çalışmak. Rahmetli babam da akciğer kanserine yakalanıp, hastalandığında o dönemde çok bilimsel makale okudum. Hastanede günlerce kalmıştım. Genetikle alakalı birçok bilimsel makale okudum. Ondan sonra böyle bir hastalığın çaresini bulmak için yapabileceğim bir şey yoktu. Elimden gelen gayreti göstermeyi çalıştım. Şifayı veren Allah tabii ki, bu alanla alakalı bir şeyler yapmalıyız dedik. Bu alanda gayret göstereceğiz. Bu alan gelecekle alakalı ciddi umut vaadediyor. Müesseseler inşa etmek, kararlı şekilde adım adım o alanda çalışmak. İnsanlığın, ülkenin, milletimizin faydasına çalışmak önemli.
"65 BİN KARDEŞİMİZİ BİR ARAYA GETİRMEYİ HEDEFLİYORUZ"
Rahmetli babamın TEKNOFEST konusunda büyük hassasiyeti vardı. Çocuklarla tek tek ilgileniyordu. Yolumuzda bir fener ve ışık. Hayatımızı bu konulara vakfettik. Baykar'ın elde ettiği dünya çapında başarıyla bu kaynakları bu alanlarda uzay alanı, psikiyatri ve kanser araştırmaları dedik. TEKNOFEST'i sosyal sorumluluk olarak gördük. Burada her etkinlik ücretsiz. 65 bin genç kardeşimizi buraya getirmeyi hedefliyoruz.Çin yakın zamanda okuduğum, edindiğim bilgilere göre bilimsel yayın üretmede ABD ile başa baş. Devlet düzeyinde uygulanan yaygın politikalarla son 20 sene içinde çok değişmiş durumda. Çin bildiğim kadarıyla sadece yurt dışına ABD'ye göndermek değil de özellikle kendi üniversiteleri çok iyi gelmiş durumda.
Kaynak: Habertürk